Ali Coşkun

Ben Türkiyenin gördüğü en tahsilli diplomasız insanlardan biriyim. Aynı zamanda en dobra doğrucu Davutlarındanımdır. Bu gün de canım biraz lagaluga yapmak istedi.

Bizim okuduğumuz sıralarda diplomalar da bizle beraber gezerdi. Şimdi de öylemidir bilmem. İlk mektep bitince Ortaokula gider İlkmektep diplomamızı verirdik. Ortamektep bitince de ordan aldığımız diplomayı Liseye. Üniversiteye başlarken de Lise Diploması okuduğun Fakültenin Kalemine Teslim edilirdi. Ondan sonrası nedendir bilmem biraz daha komik devam ederdi. Fakülte Kalemlerinde işler çok yoğun mu olurdu dekanların kalemlerine mürekkep mi bulunamazdı okulu bitirsen de bir türlü diplomayı alamazdın. Bu nedenle çıkma  adıyla diplomanın yerine geçen bir yazı alınır ve onunla işe başlardın.

Daha sonra da pek önemsemediğin için hayata o şekilde devam ederdin. Benden 13 yaş büyük olan dayım da benim gibi İ.Ü İktisat Fakültesi mezunu olup Ziraat Bankasında önemli görevler yapmış olmasına rağmen şu an emeklidir ancak hala diploması yoktur.Benim de yok.

Bir de 1970 başlarında yaşadığım bu durumu anlatırken izninizle 2 tespitimi de araya sıkıştırayım.

1- O yıllarda boyu uzun ve spora yatkın çocuklar basketbola başlatılır, başarılı olamayanlar voleybola kaydırılırdı. Onu da beceremeyenler hentbolcu olurdu.

2- Üniversitelerden mezun olanların iyi yetişmiş, cevval zekalı, ayak oyunlarına yatkın ve özellikle lisan bilenleri özel teşebbüs tarafından işe alınır . Notları yüksek ancak anlattığım vasıflara uygun olmayanları ise Üniversitelerde Araştırma Görevlisi olarak işe başlar ve zaman içinde Profesörlüğe kadar yükselirdi.

Okulu bitirince 1971 yılında Koç Grubunda bir şirkette işe başladım. Aradaki garip ve komik olayları ayrı bir yazımda anlatacağım için direkt 1976 yılına geleyim.

Çok esprili ancak aynı zamanda huysuz bir Mali Genel Müdür Yardımcımız vardı. Ben işe hısımımız olan Genel Müdürün sayesinde girdim ve  çalışma hayatına Mali Grupta başladım. Ancak spor hayatım nedeniyle hafta içi deplasmanlar oluyor ve devamlı kıçıyla sandalyesini ısıtmayan muhasebe elemanı olmam da herkesi zorluyordu. Bu nedenle o yıl ben Mali Gruptan ayrılmış ve Stok Kontrol Şefi olarak Ticari Gruba geçmiştim.

Bilmiyorum hala aynı söylemler devam ediyormu ama benim gençliğimde uzun boylu çok insan yoktu. Benim boyum çıplak ayak 1.94 tü ve Kadıköyün en uzun ilk 10 kişisi içindeydim. Kısa insanlar daha fazla olduğundan mı nedir hep iki şaka yapılırdı.

1- Devede de boy var ama başını eşek çekiyor.

2- Uzunlar salak olur.

Ben şu an fırsat varken o zaman verdiğim cevapları tekrar edeyim.

Her iki söz de kısmen doğrudur.

1- ‘Eşeğin kalçaları düzgündür. Deveninki eğri büğrüdür. İmkanınız varsa bu gün bulursanız her ikisine de arkadan bakınız. Haklı olduğumu göreceksiniz.Eşek önde  gitmez uyanık develer geri kalır siz eşeği önde görünce yanlış yorum yaparsınız.

2- Uzunlar salak olmaz salaklar bazen uzun olur .Salak olarak hayata başlayanlar önce kısa salak sonra orta boylu salak olur. Uzun salak olanlar ise nüfusun ancak % 2 si kadardır.

Ne ise Mali Genel Müdür Yardımcısı bana sataşmaya devam ediyor. Bir gün yemekte dayanamadım.’ İşletme İktisadı Enstitüsü çalışanlar için gece programını açmış 2 yıl ama ücretli’ dedim. ’ İmtihanına gireyim mi?’ diye sordum ’ Ancak kazanırsam ücretini ödermisiniz?’ ’ Sen kazan öderim’dedi.

Enstitüye gittim. Sınıf arkadaşlarımızdan Hayri Ülgen doçent olmuş ( Ayı Hayri ) o zaman İşletme İktisadı Enstitüsünde bu sınava o bakıyormuş. Bu Hayri bizim fakülteye başladığımız zaman en ünlü 3 tane  Kabataş mezunundan biri idi. İlki  rahmetli Mehmet Hüseyinoğlu idi. Milli gülleci idi. İkincisi gitarist Cahit Berkaydı. Moğollarda çalardı hala müzikle ilgileniyor. Üçüncüsü ise Hayriydi. Zengin bir ailedendi ve Fakülteye özel arabası ile gelirdi. Ben de ne zaman bahçeye çıksak onun arabasının ön kaputuna otururdum. O da buna kızarmış. Bir gün ben gine orada otururken sessizce gelip arabaya girmiş. Bir baktım araba hareket etti. Beni bahçede gezdiriyor. Arabanın önüne düşeceğim. O zaman tarihi bağırmamı yaptım. ’ Ayı dur ’ dedim. O günden sonra Hayri oldu Ayı Hayri. 1.85 lik boyu 95 kilosuyla bence bu adı bihakkın taşımaya layıktı. Şirketteki olanları ona bir bir anlattım.

Neyse kayıt evraklarını hazırlayacağım. Diploma yok. Hayri beni kaleme götürdü. Sınıf arkadaşım diyerek kaydımı yaptırdı.  Enstitünün Müdür Yardımcısı ya . Oradakiler mesajı aldılar.

Sınavı kazandık okula girdik.Diplomamız yok ama orada okuduğumuz için Üniversite mezunu olduğum kesin. Ücret Koçtan. Akşam işten çıkıp okula geliyoruz. Okul gece 22 ye doğru bitiyor Beyazıttan aşağı Tahtakale yoluyla koşarak 22:20 Kadıköy vapuruna yetişiyoruz.

Sınıfta benden  epeyce yaşlı sadece bir kişi var. Diğerlerinin çoğu üniversiteyi yeni bitirmiş gençler. Adı Ali Coşkun olan ağbimizin hep dibindeler. İş imkanlarını araştırıyorlar. Ben de o zaman devamlı espri yapan ve  şimdiki siyasilerin kullandığı ’ Odun ben sana kodum’ mantığı ile hayata bakan biri olduğum için hep dalgadayım. Diğer talebelere şaka yollu ’ Ali Ağbi size iş bulamazsa bana gelin’ diye dalga geçiyorum. Bir gün bana kızdı Stokçu diye bir cümle kurdu oldu bizim adımız sınıfta Stokçu Emin. Stok Kontrol Şefiyiz ya.

Enstitünün çalışma şeklini bilmeyenlere kısaca özetliyeyim. önce bir vaka ele alınır ve onun ile ilgili herkes lehte ve aleyhte konuşur ve kendi fikrinin doğru olduğunu kabul ettirmek ister.Doğruyu söylemek değil fikrini doğru savunmak önemlidir.

Gene bir akşam hafif çakırkeyf sınıfa geldim. Tartışma sırasında söz aldım konu ile ilgili AK dedim. Hocamız rahmetli Ali Şakir Ağanoğlu idi. Dersin adı  Beşeri Münasebetti. Şimdiki Türkçe ile  İnsan İlişkileri denebilir ama ağza pek yakışmıyor. Akademik Kariyeri yoktu doçent veya Prof. değildi. Bana kafa salladı. Sonra Ali Ağbi sözü aldı benim savunduğum fikrin tam tersini ortaya koydu yani BOK dedi. Hoca ona da kafa salladı. Kafa kıyak ya ben tekrar söz istedim. ’ Hocam dedim ben AK dedim kafa salladınız Ali Ağbi BOK dedi ona da kafa salladınız. Hangimizin söylediği doğru.?’ ’ Ben’ dedi ’ sadece sizi duyduğumu ifade için kafa sallıyorum. Haklı olduğunuz için değil burada okuttuğumuz vakalarda haklı yoktur öyle de olur böyle de olur.”

İki yıllık bu Eğitimin içinde Ali Ağbi bir çok arkadaşımıza iş buldu. Enstitünün 1976- 1977 yıllığını alırsanız orada çoğunlukla benim galibiyet resimlerini bulursunuz. Stokçu Emin Ali Ağbiye 2 attı 3 attı diye yazar. Hepsi yalandır. Atan hep Ali Ağbi oldu. Erzincanın Kemaliyesinden çıkıp Bodur Grubunda önemli görevler yapan Ağbimiz daha sonra  çok önemli kuruluşlarda yöneticilik yaptı  , bakanlık yaptı. Onunla aynı sıraları paylaştığım için gurur duyuyor ve ona sağlıklı bir yaşam diliyorum.

Benim de Koç Grubunda çalışanlara önemli bir faydam oldu benden sonra çok sayıda çalışan beni örnek göstererek Koç parasıyla Enstitüye devam etti. Ne kadar bir süre uygulandı bilmem.

Benim adım Hıdır elimden gelen budur 🙂

Yorum yapın