Bitaraf Olmak, Avucunu Yala , Tiyatrolar

Yaklaşık 15 gündür yaşanan olaylar, daha önce doğruluğuna inandığım bazı hususlarda, kesinlikle haklı olduğumu bana gösterdi.

Benim düşünceme göre  sporda taraftar veya herhangi bir konuda taraf olmak  insana dünyanın en kolay ve rahat davranışlarını sergilemek kolaylığını da beraberinde getiriyor.

Esas zor olan hem bitaraf olmak hem de olaylar hakkında bir yorum yapmasının gerekli olduğunu düşünmektir.

Ben kendimi tam da bu noktada hissediyorum.

Özellikle sayın başbakanın dün ülkenin değişik yerlerinde yaptığı konuşmaları bir yönü ile çok önemsiz ama diğer yönü ile çok önemli buluyorum.

Önemsiz bulduğum husus  toplanan kalabalıklar ve onların coşkusudur.

Gelenler o veya bu şekilde iktidar yanlısıdır ve gövde gösterisi yapmak amaçlı oradadırlar.

Çünkü nerede hep bir agızdan türkü söylenirse,orada metin anlamsızdır. 

Buna mukabil şu an Gezi Parkında bulunan insanlar ise değişik gruplardan olup orada istek ve beklentiler açısından çok seslilik hakimdir.

Bu gün sayın başbakanın konuşmasının bence en önemli satırbaşlarından biri benim 2 gün önce 4 grupta kategorize ettiğim  tepki veren insanların 2 grubunun hiç kaale alınmamasıdır.

tiyatro

 

Başbakan Çevrecileri devamlı muhatap almakta bunun yanısıra marjinal diye adlandırdığı grupların yaptığı olayları ve verdiği zararları öne çıkartmaktadır. Bu grupların dışında kalan ve bence Taksime gelen insanların %80 ini kapsayan yaşam biçimlerine müdahale edilmesini ve özel hayatlarına karışılmaması gerektiğini düşünen , aile yapılarını kendilerinin belirlemesini  isteyen her yaşta insanları bir de sendikal veya  örgütlü ancak olayların içinde olmayan gruplara konuşmalarında hiç yer vermemesini ben çok önemsiyorum.

Bu iki grubun medya dahil hemen her yerde çok az veya hiç konuşulmamış olması benim tüylerimi ürpertmektedir.

Konuya  Heykeltraş Auguste Rodin’in bir cevabı ile devam etmek istiyorum. Ustaya sormuşlar ” O güzel heykelleri nasıl yapıyorsunuz?”

” Ben” demiş ” Taşı alıyorum, fazlalıkları atıyorum geriye heykel kalıyor”

Başbakanın yaptığı da aynen bu. Olayları alıyor fazlalıkları atıyor geriye saçmalık kalıyor. Çünkü asıl heykel atılan fazlalıklar. 

Ben çok fazla dizi izlemem. Bir dizi vardı hala varmı bilmem. Bir Alman kadın Kaptanı baştan çıkarıyor. Kaptanın küçük bir erkek çocuğu var. O bir gün o Alman kadına laf arasında ” Sen avucunu yala, üstüne de bir bardak su iç” demişti.

Sayın Başbakanın söylemlerine bakılınca bu her iki grubun istekleri ile ilgili olarak aynı o çocuğun fikrinde olduğunu kesinlikle görmek mümkün.

Özellikle kendi düşündükleri gibi tek tip inançlı bir gençlik sevdasından vazgeçmeyeceğini, demagoji yolu ile kendisine küfür edenleri sadece  marjinallere değil tüm muhaliflere yayması bunun çok açık göstergesi.

Özellikle polisler ile ilgili olarak devamlı onların mağdur olduğunu söylemesi buna mukabil onların verdiği zararlar ve yaptığı vahşi uygulamaların hiç konuşmalarında yer almaması da oldukça düşündürücüdür. Hiç unutmamak gerekir ki devlet dili millet açısından çok önemlidir.Devletin başında olmak insanın kullandığı görev dilini de önemli kılıyor.

Hiç unutmamak gerekir ki resmi görev dili,en iyi agız tıkacıdır.

Ancak sayın başbakana bir şeyi hatırlatmayı önemli görürüm. Her konuda sadece kendi düşüncenizi doğru diye ortaya atmaktan ve hatipliğiniz ile konuyu zenginleştirmekten kaçının.

Hiç gözden uzak tutmayınki doğru bir düşünceye ulaşmak için çok düşünceye ihtiyaç vardır.

Dış dünyayı veya finansal kuruluşları karşınıza almanız hakkında bir şey söylemem onu herhalde uzmanlara bırakmak doğrudur.

Ama konu insana gelince tam da benim sahamdır.

Bu konuda stratejinizi bir yandan takdir ediyor diğer yandan yanlış buluyorum.

Bu güne kadar hiçbir şeyi yasaklamadığınız doğrudur.

Ya yeniden yapılandırıyorsunuz ya da alternatifler sunuyor veya restore ediyorsunuz.

Bütün Milli Bayramlarımız için alternatif kutlamalar yapıyorsunuz. Atatürk ile ilgili her konuyu yeniden yapılandırıyorsunuz.

Ülkenin hiç de ihmal edilmemesi gereken sayıda insanının özelini, cinsellikten eğitime, içki kullanmasından kadın erkek birlikteliğine hatta hayata bakışına kadar , sizin veya sizi destekleyen bir kısım aşırı dinci grupların  değerlerine uygun olarak şekillendirmek istiyorsunuz.

Kendini Atatürkçü ve Laik olarak kabul eden kesimin değer verdiği her fikri restore ediyor  önemli mekanlarda da çevre düzenlemesi yapıyorsunuz.

Son olarak sırada Devlet Tiyatroları ve Balesinin var olduğu söyleniyor. Yerine alternatif bir kurum geçecekmiş.

Sayın başbakanın tiyatro ile ilgili bilgi seviyesini bilmem ama kendiminkini bilirim.

Bir halt anlamam ancak bildiğim tek şey şudur

Her seyirci tiyatroya kendi akustigi ile gelir.

Bu nedenle bu müesseseleri seyircilerinden ayırmak başka sıkıntılar doğurur. Bu nedenle dikkatli olmakta çok fayda vardır.

 

Yorum yapın