Ertuğrul Özkök önceki bir yazısında ” Şurası artık sosyolojik bir gerçek.
Dünyada monolitik, yani tek tip bir hayat tarzı yok.
Tek tip bir “muhafazakârlık” da yok.” diyor.
Şikayeti ülkenin aydınlarının şikayeti .
Bir yandan , kendi kırmızı çizgilerinden bilerek ödün vermeyerek anayasayı uzlaşmasını önleyen ancak diğer partileri uzlaşmazsızlık ile suçlayan iktidar, diğer yandan ülke içinde eline geçirdiği güçlerle bir hayalet anayasayı uygulamaya koyuyor.
Ona göre .
Bu anayasada yeni bir ahlak yazılı, her adımı kesin çizgilerle belirlenmiş davranış kodları yazılı, giyinme biçimleri, dekoltenin ölçüleri santim santim belirlenmiş durumda. Yani artık “normal” olanın sınırlarını, kendi kendine misyon yüklemiş bir “muhafazakâr zihniyet” çiziyor.
Bunun dışında kalan her şey “marjinaldir”, yani, “normal değildir”, yani “sapkındır”, yani “sapıktır.”
Vikipedi’de ise şöyle bir marjinal tanımı var:
” Toplumla olan bağlarını koruyup, halk arasındaki normal bir insan gibi toplumla kaynaşabilen ama giyim, hayat üslubu ve düşünsel boyutuyla onlardan farklı olan .”
-“Bireyin Tesadüf mü amaçlı mı bilmem ancak Cengiz Çandar’ ın aynı günkü yazısı da tek tip insana eleştiriyi barındırıyor.
Yazar Seattle gitmiş ve orada konferans vermiş.
Konferans sonrası bir Panelde konuşmacı olarak yer almış.
Yazısının önemli gördüğüm bir kısmını sizinle paylaşmak istiyorum.
” World Affairs Council adlı ünlü düşünce kuruluşu ile Mercy Corps adlı göçmenlere insani yardım kuruluşunun ortaklaşa düzenlediği ‘Suriye ve Göçmenlerin Durumu’ konulu panelde konuşma yapmak için şehir merkezindeki Town Hall’da masada yerimi aldığımda salonda, her biri o toplantıya katılmak için para ödemiş yaklaşık 300 kişi vardı.
Bir akşamı, eve gitmek ya da herhangi başka bir amaçla kullanmak yerine, Seattle’da Suriye dinlemek, Suriye sormak, Suriye tartışmak, Suriye’ye ve Suriye halkına nasıl nasıl destek olunabilir, onu araştırmak ve soruşturmak için geçiren 300 civarında kişi.
İzleyicilerin sordukları sorularla her gelişmeyi çok ayrıntılı biçimde izledikleri anlaşılıyordu. Her ülkenin, en başta ABD’nin ve bu arada Türkiye’nin de Suriye politikası, gelen sorularla irdeleniyordu.
Bağırma, çağırma, atışma, kinayeli laf sokuşturma yok. Ciddiyet var. Terbiye var. Suriye için bir şeyler yapma isteği var. Suriye nere, Seattle nere… Ama Seattle’da Suriye’ye ilişkin entelektüel ve insani duyarlılık var.
ABD’nin Kanada sınırının yanı başındaki, kuzeybatı ucu, Pasifik kıyısındaki Seattle hoş bir yer. Çok hoş. Çünkü orada tek tip insan yok.
Olmasına çalışan da yok…”
Bloğumu Isaac Newton’ un bir tesbiti ile bitirmek istiyorum.
” Ben, benden öncekilerin omuzlarına tırmandığım için onlardan biraz daha ilerisini görebildim.”
diyor usta
Bu deyişin bence önemi , onun ” biraz daha ilerisi ” olarak tek tip insanın yerine her sesin her düşüncenin dillendirildiği bir marjinalliği işaret ettiğini göstermesi.
Fakat her lafı kendi ideolojisine uygun olarak yorumlayan bir siyasi grubun egemen olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
İstermisiniz bu güzel cümlenin ” omuzlara tırmanma “ kısmını sevsinler.
Valla aşağı indirmek çok zor olur.