Milliyet gazetemizde yazan bir değerli hanım kızımız Rusyaya gitmiş ve izlenimlerini okuyucuları ile paylaşmış. Bu günkü bloğuma bu seyahat ile ilgili bazı tesbitleri ilave etmek istedim.
Bence öncelik İzm değil insana bakış
Bilmem katılırmısınız.
” Ruslar’ın toplanma ve gösteri özgürlüğü o kadar acıklı bir durumdaydı ki kendi halimize şükrettim. (Bu, Gezi’den önceydi.)
Ve korktum… Korktum, çünkü ulus devletler “güvenlik” adı altında birtakım baskı yöntemlerini birbirinden kopyalamaya bayılır.
Çünkü Putin Rusya’sında yasalar, barışçıl eylem için bir kişiden fazlasına izin vermiyor.
Kağıt üzerinde yerel makamlardan “izin almak” gerekiyor ama bu izin de bir türlü verilmiyor. Astronomik para cezalarıyla insanların sokakta protesto etmesi iyice zorlaştırılıyor. Yoksa hapis…
Bloomberg’in 52 ülkede yaptığı araştırmasına göre Rusya, kişi başına en çok polisin düştüğü 1 numaralı ülke.
En çok polisin olduğu iki numaralı ülke bilin bakalım hangisi? Türkiye!..
Asker ve polis… İkisi de silahlı, ikisi de üniformalı, ikisi de halkta saygıdan çok korku uyandırıyor. Birinin üstünlüğü, bir ülkede insan haklarından ifade özgürlüğüne, her tür bireysel hakkın çiğnenmesi anlamına geliyor.
Böyle bir ülkede kim yaşamak ister?”
Ben yaşamak isterim.
Bu gün yaşananların bir gün mazi olacağını düşündüğüm için
Bir gün gene çocukluğuma, gençliğime ülkemin döneceğine inandığım için.
Aslında ülkeme güveniyorum da siyasilere pek güven duyamıyorum.
Ben uyanık olsam sen gözü açık olsan ne olur.
Bilinen deyiştir.
” Gözlerinin sürekli açık olması tavanın ne işine yarar.”
İster bireylerde ister toplumlarda yaşamın en önemli unsuru güven
Ailede, okulda, Garnizonda, Siyasi Partilerde vazgeçilmemesi gereken duygu
Ancak onda da sorun çıkabileceğine Shakespeare işaret ediyor.
” Güven ruh gibidir terkettiği bedene asla geri dönmez.”
Bu nedenle yönetenlerin ülke insanına en büyük borcu onların güven inancını yok etmemeleri.
Yoksa ne yönetilecek ülke kalır ne de insan .
Bunu düşünseler iyi olur.