Bu gün ülkemiz insanlarının duyguları anlatılırken en çok kullanılan kelimeler sevgi , nefret ve kin.
Ülkenin önemli bir kısmı ülkenin en az kendisi kadar önemli bir diğer yarısına kin ve nefret duyuyor.
Burada önemli bir özellik ise bir yarının liderine severek destek vermesi ve onun yanında yer almasına rağmen diğer yarının aynı şiddette sevdiği bir liderinin, tam manası ile, olmaması.
Benim bu gün konu etmek istediğim esas duygu ise acımak.
Çok uzun zamandır düşündüğüm his bu.
Gezi Parkı olaylarından beri hep aklımda.
Emir kulu olan insanlar
Yaptıkları işten zevk alan sadistlerden bahsetmiyorum.
Onların dışında kalanların acaba ne kadarı yaptığı işten memnun?
” Maaşımı sen ver senin tarafında olayım” diyen polis
Hırpaladığı insanlarla belki aynı mahallede oturuyor aynı fırından ekmek alıyor.
Mitinglere zorla götürülenler
Gitmese işinden olacak
Ama beni en çok üzen Soma faciasından sonra tekrar yer altına inmek isteyen işçi kardeşlerimiz.
Eski günlerde Zonguldak’ daki grizu facialarından sonra hayatını kaybedenlerin çocuklarına babalarının işi teklif edilmesi ve hemen hepsinin işe başlamasını hatırlıyorum.
İnanın içim acıyor.
Terry Pratchett’ in de söylediği de üç aşağı beş yukarı benimle aynı.
“Yalnızca rüyalarımızda özgürüz. diğer zamanlarda maaşa ihtiyacımız var.”
diyor usta.
İhtiyaç, aile ve para insanları bakın nereden nereye sürüklüyor
Daha ne söylenebilir ki.