İşsizlik insanı yorar.
Bunu en iyi bilenlerden biriyim.
Aralıklı olarak 45 yıl çalış.
Sonra harç bitti yapı paydos.
Hayat , o güne kadar bir kaç işi bir arada yapmaya çalışan hatta bu arada , tabiri caizse , poposuna süpürge bağlayan birine artık fren yap diyor.
Vakti mümkün olduğunca etkin kullanmaktan vaktin hiç bir değeri olmadığı bir konuma evriliyorsunuz.
Marketlerde elinde bir kaç parça malı olanlara öncelik veriyorsunuz.
” Gel öne kızım ( oğlum) , benim işim yok vaktim çok ” diye.
Çalıştığınız zaman sizi işyerinize girerken görünce önünü ilikleyen , çantanızı taşıyanların , emekli olunca davranışlarının nasıl değiştiğini izliyorsunuz.
Serde yaşlılık var ya.
Daha sonra iş sağlığa geliyor.
Üç beyazdan kaçınma dönemi başlıyor.
Üç beyaz sanılanın aksine un , tuz , şeker değildir.
Üç beyaz aslında üç Y dir.
Üç Y yani Yasama , Yürütme ve Yargı.
Bunlardaki haksızlıkların insan bünyesine verdiği zarar , bana inanın , Üç B den çok daha fazladır.
Yiyorum mantı börek, içiyorum şekerli kahve çay, götürüyorum revaniyi, tulumbayı , kalburabastıyı.
Hele bir de hayatınızı dürüst olarak geçirme idealiniz tüm hayatınızı şekillendirmiş ise.
O zaman durum daha da vahimdir.
Çünkü dürüst insanlar, manzarayı kapatan ağaçlar gibidir. onları kimse istemez.
Bilmem sizlere her gün bir blog yazmamın nedenini açıklayabildim mi?
Herkese sevgiler