Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki hukuk falan yoruma tabi.
Bir gün kapına gelip seni herhangi bir suçla itham edip göz altına almaları olası.
Ben bu göz altına alınma hususunun herkes tarafından olağan olarak karşılanmasını ve daha sonra da kişi serbest bırakılırsa sanki adalet yerine geldi gibi davranmalarını çok yadırgıyorum.
Evvela adamı göz altına alana kadar pasa döveceksin.
Sonra göz altında, şiddet son hız devam edecek, sonra hadi güle güle
Bundan 45 sene evvel benim gençliğimde göz altına alınan arkadaşlarım olmuştu.
Göz altı işin lafı, doğrusu ayaklar altı
Serbest kaldıktan sonraki ruhsal sorunlarını bire bir yaşadım
Geçen gün bir yerde rastladığım klostrofobi sorunu ile ilgili bir tesbit beni eskilere götürdü.
Panik bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu ve fobilerden bahsedip, insanın en temel korkularından birisi olan klostrofobiden bahsetmemek eksiklik olur. Hergün klinik çalışmalarımız sırasında birbirinden farklı tanılara sahip kişilerle karşılaşırız. Ancak bunların önemli bir kısmında kapalı yerde kalma korkusu vardır.
Bunu bazen kendiliğinden dile getirirler, bazen de önemsemez, hatta normal karşılar ama biz sorduğumuzda anlatırlar. En çok karşılaştığımız durum, hayatını asansöre binmeme, kapısı kapalı odada uyuyamama, dar alanda durmama gibi bazı belirtileri, kendi kontrolünde baskılayan, bu durumlardan kaçınan ve önemsemeyen kişinin MR çekimi gerektiğini öğrenmesi ile yaşadığı krizdir. Tıbbi bir zorunluluk vardır, tünel gibi, dar bir makinaya girmesi ve orada yarım saate yakın süre geçirmesi gerekiyordur ama bu onun için tabuta girip mezarın içinde beklemekten farksızdır. MR çektirmeye başvuranların %10 civarında klostrofobi saptanmıştır. Bu kişilere ya anestezi altında uyutularak çekim yapılır, ya açık MR a girerler ya da klostorfobi için tedavi görüp ilaç alarak girebilirler. MR en net tetikleyen durumdur ama asansör, banyo, küçük ve basık tavanlı odalar, kapının kilitli olduğu bilinen herhangi bir yer, kalabalık ortamlar, mağaralar, tüneller, metro ve hatta boğazı biraz sıkan bir kravat ya da boğazlı kazak bile klostrofobik bir durum olabilir. Bazı klostrofobiklerin berber koltuğunda otururken bile, kalkamayacaklarını düşünerek bunaldıklarını biliriz. Kişi de nefes darlığı, hava açlığı, baş dönmesi, bayılacak gibi his, ölüm korkusu, aklını kaçırma korkusu, çarpıntı gibi bir dizi belirti yaratır. Bu şiddete ulaştığında, durum artık panik ataktır. Zaten birçok durumda klostrofobi ile panik bozukluğu bir aradadır.
Kelimenin kökü, Latince claustrum yani “kapalı yer” ve phobia “korku” dan gelir.
Bunları Minkeos neden yazdı diyenlere Platon cevap versin.
” Karanlıktan korkan bir çocuğu kolaylıkla hoşgörebilirsiniz. asıl trajedi, yetişkinlerin aydınlıktan korkmaları”
Anladınızmı Yetişkinler